28 Temmuz 2010 Çarşamba

İŞSİZLİKTE SON NOKTA

Karar verdim. Ben de artık şans oyunları oynamaya başlayacağım. Bundan sonra elime avucuma geçen bütün paramı, “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” mantığıyla, bu tarz oyunlara harcamak niyetindeyim. Bu sefer çok fena niyeti bozdum. Arkadaşlarım, ailem, ablalarım ağabeylerim, buradan sizlere sesleniyorum. Eğer bende ki bu sevda ciddi boyutlara ulaşırsa, benden haber alınamadığı zamanlarda, beni kendimden geçmiş bir şekilde ganyan bayilerinde “Saldıray birinci gelir abicim, yok geçen hafta tıs çıktı bombacı Suat” gibi tartışmalar içinde bulup “ Ayrıl da gel Ayşe ayrıl da gel” gibi tezahüratlarla yarış izlerken bulursanız panik yapmayın. Hemen en yakın pastaneye gidip benim için sakızlı dondurma almanız yeterli olacaktır, bu durumdan sıyrılmam için. Ya da devletin matematikten nasibini almamış hayalperest insanlar için umut bahşettiği loto bayilerinde, Lostta ki lanetli rakamları kolonlara yazmaya çabalarken, gözlerimde ki o dehşeti yakalarsanız, sakin olun, ürkütmeden yanıma yaklaşıp sakızlı bir Türk kahvesi ısmarlama teklifinde bulunmanız yeterlidir.

Hayır, bu kız neden kendini şans oyunlarına verdi diye soran olacaktır muhakkak. Şöyle açıklayayım efendim. Tabii ki de İŞSİZLİK. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkemin 3 milyon 71 bin insanı işsiz. Dediklerine göre, geçen sene ki oranlara göre 547 bin kişi kadar bir azalma söz konusuymuş, daaaa ben niye göremiyorum acaba hala o azalmayı. Geçen sene işsiz olan tüm arkadaşlarım hala işsiz. Acaba bizde mi bir iş yok diye geçiriyorum içimden ama düşündüğümde arkadaşlarımın hepsi de yaşlarına ve iş tecrübelerine göre gayet donanımlı, kendilerini geliştirmeye açık insanlar. Nasıl oluyor da şans bu tanımadığım 547 bin kişinin kapısını çalıyor?
Zaten bundan sonra, kapıyı çalarak gelip hayatımızın ortasına yerleşecek şans bizi kesmez, bize, “işteee buradayım” nidasıyla paldır küldür kapıyı kırıp, emrivaki yapacak yüzsüz bir şans gerekli ki bu yüzsüzlüğe can kurban.

Böyle kapıyı bir tekmeyle devirip bizi Adile Naşit şefkatiyle kucaklayacak şansın, bizi bulma ihtimali çok düşük bir olasılık olduğundan, biz bedeviler bir de şans oyunlarında arayalım dedik bu umudu. Belki biz de bir gün, tek işi “babasından kalma gayrimenkullerin kirasını toplamak olan” o insanlar kervanına katılıp “hoşbeş boşleş” bir hayat sürebiliriz. Zaten “sayısaldan parayı bulduğun gün bırakacağın iş, mesleğin değildir” felsefesiyle yaşayan bizler için bu felsefe, bu ülke şartlarında sadece boş bir söylemden ibarettir. Bu yüzden yapmaktan çok da hoşlanmadığımız ruhsal tatminkârlıklara gebe kaldığımız mesleklerle yaşamaktansa en azından hoşbeş boşleş bir hayatın hayalleriyle devletin bizim gibi hayalperest insanlar için uyguladığı umut vergisini vermeye başlayacağım ben de.
Tabii bu sevda fazla sürmez, cepte paralar suyunu çekmeye başladığı vakit ki işsiz insanlar için bu süre göz açıp kapatıncaya kadar gelir, ben de normal hayat belirtileri görülmeye başlanacaktır. Haydi, hayırlısı bakalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder