Haftalarca okumadığım oluyor. Bazen de başımı kaldıramıyorum
kitaplardan. Sanki yaşadığım tek gerçeklik, okuduğum sözcükler. Düşüncelerim
devriliveriyor, o muntazam satır aralarına. Masal kahramanlarının zihnimdeki
yansıması beliriveriyor gözüm önünde, sanki öyle birileri gerçekten
varmışçasına.
Zaman geçirmekten en keyif aldığım yerler kitapevleri.
Aslında kitapevlerinden ziyade sahaflar, antikacılar. O devasa raflarda onca
kitap. Birçoğu da daha önceleri başkaları tarafından okunmuş kitaplar.
Sayfalarına dokunduğunuz anda hissedersiniz yaşanmışlığını. Kim bilir kaç kişi
tarafından hatim edildi o cümleler.
Belki yaş geçiyor, ondandır bilinmez ama ikinci el kitap
sevenlerdenim ben. O sararmış sayfalar ayrı bir haz verir bana. Kitap kapaklarıysa
ayrı bir nostaljidir. Hele bir de kitabın ilk sayfalarına, kitap sahibi ismini,
şehrini ve kitabı satın aldığı tarihi yazıp birkaç not da iliştirivermişse,
değmeyin keyfime.
Başka insanların anıları belki ama çok değerli olurlar benim
için.
Geçenlerde yine Urla, Sanat Sokağı’nda Eflatun Antika’dan
kitap aldım. Mario Puzo’dan Baba. O gördüğüm ilk sayfa, beni benden aldı.
Mersin’de yaşayan Dinçel ailesinden, Erzurum’da yaşayan Kükner ailesine. Tarih
ise, 5 Mart 1974. Tüylerimin diken diken oldu. Gözlerim doldu. Dinçeller’i
düşündüm, kafamda hayal ettim o aileyi. Sonra Erzurum’daki Kükner’leri.
Aralarındaki dostluğun varlığını ve bunu bir kitap armağanıyla
somutlaştırdıkları o zamanları düşündüm. Zaten çok değerli olan o kitap, bir
kat daha değerli oldu benim için.
Retro sever bir insanım ben, evet. Sahafları seviyorum, o
eski yıpranmış sayfalara sahip kitapları. Antikacılarda dolanıp, geçmişle
beslenmiş o mobilyalara dokunmak ayrı bir his uyandırıyor bende. Siyah beyaz
fotoğraflara bakıp, anneanelerimizin, dedelerimizin o masum, saf hallerini
izlemeye doyamıyorum.
Geçmişin yüküyle dolup, bugünleri yaşayamamak değil
kastettiğim şey, biliyorsunuz. Unutulması ve atılması gereken her ne varsa, ya
sindirilmeli güzelce, ya da silinip atılmalı. Siz bilirsiniz, en iyisini.
Lakin, değerlerimiz korunmalı. Geleneklerimiz yaşatılmalı.
Zamanı korumak gerek.